Üç Dinin Kutsal Şehrindeki Altın Kubbe: Kubbetü’s-Sahra

Tarihin ve inancın buluştuğu kadim şehir Kudüs’ün siluetine, yüzyıllardır altın bir mühür gibi parlayan bir yapı hükmeder: Kubbetü’s-Sahra (Kaya Kubbesi). Müslümanlar için Harem-i Şerif, Yahudiler için ise Tapınak Dağı olarak bilinen, dünyanın en kutsal ve en hassas tepelerinden birinin üzerinde yükselen bu eser, sadece bir mimari harika değil; aynı zamanda İslam’ın en erken dönem anıtsal başyapıtı, farklı inançların kesişim noktası ve bir medeniyetin kendine olan güveninin taşa, mozaiğe ve altına işlenmiş halidir. Bu yapı, bilinenin aksine cemaatle namaz kılınan bir cami değil, kutsal bir kayanın üzerine inşa edilmiş, dünyanın en görkemli anıt-mezar (meşhed) yapılarından biridir.

İslam’ın Kudüs’teki İlk Anıtsal İmzası

Kubbetü’s-Sahra’nın öyküsü, İslam’ın ilk yüzyılına, Emevîler hanedanının en güçlü halifelerinden Abdülmelik bin Mervan dönemine uzanır. 687-691 yılları arasında inşa edilen bu anıt, İslam mimarisinin günümüze ulaşan ilk büyük ve özgün eseridir. Halife Abdülmelik, Yahudilik ve Hristiyanlık için zaten son derece kutsal olan bu şehre, yeni ve büyük din olan İslam’ın gücünü, estetiğini ve kalıcılığını simgeleyecek, zamanın tüm kilise ve anıtlarıyla rekabet edebilecek, hatta onları aşacak güzellikte bir eser armağan etmek istemiştir. Bu amaçla, Harem-i Şerif’in en merkezi noktasına bu eşsiz yapıyı inşa ettirmiştir.

Kutsal Kaya (Muallak Taşı) ve Anlamı

Kubbetü’s-Sahra, tüm mimarisini ve varlık nedenini, tam merkezinde koruduğu kutsal kayadan alır. Bu kaya, hem İslam hem de Yahudi inancı için son derece derin anlamlar taşır:

İslam’daki Yeri: Müslümanlar için bu kaya, Hz. Muhammed’in, İsra ve Miraç mucizesi sırasında Burak adlı bineğinden inerek peygamberlere namaz kıldırdığı ve ardından göğe yükseldiği kutsal noktadır. Kayaya “Muallak Taşı” (Havada Asılı Duran Taş) denmesinin sebebi, Miraç sırasında peygamberle birlikte göğe yükselmek istediği, ancak Cebrail’in onu durdurmasıyla boşlukta kaldığına dair olan halk inancıdır.

Yahudilik’teki Yeri: Yahudi inancına göre ise bu kaya, dünyanın yaratılışının başladığı “Temel Taşı”dır (Even ha-Shtiyya). Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı kurban etmeye hazırlandığı ve en önemlisi, Hz. Süleyman tarafından inşa edilen Birinci ve İkinci Tapınakların en kutsal bölümü olan “Kutsalların Kutsalı”nın bulunduğu yerdir.

Mimaride Bir Başyapıt

Kubbetü’s-Sahra’nın mimarisi, kendisinden sonraki yüzlerce esere ilham vermiş, son derece özgün ve dengeli bir tasarıma sahiptir.

Bizans Etkili Sekizgen Plan: Yapı, Kutsal Kaya’yı merkezine alan ve etrafında iki koridorun (ambulatory) döndüğü, sekizgen bir plana sahiptir. Bu plan, o dönemde bölgedeki Hristiyan anıt mezarları ve şehitliklerinde (martyrium) kullanılan mimariden ilham alınarak, İslami bir yorumla yeniden şekillendirilmiştir.

Altın Kubbenin Işıltısı: Yapıya asıl kimliğini veren, 30 metreyi aşan yüksekliği ve 20 metrelik çapıyla, çift katmanlı ahşap kubbesidir. Bugün gördüğümüz ve Kudüs’ün simgesi haline gelen parlak altın kaplama, Ürdün Kralı Hüseyin tarafından yaptırılan restorasyonun bir parçasıdır.

Emevi Mozaiklerinin Zenginliği (İç Mekân): Yapının içi, günümüze 1300 yıldır neredeyse hiç bozulmadan ulaşan, dünyanın en önemli Emevî dönemi mozaikleriyle kaplıdır. Altın yaldızlı bir zemin üzerine işlenmiş bu mozaiklerde, cenneti tasvir eden bitkisel motifler, akan sular, meyve ağaçları ile Bizans ve Sasani krallıklarına ait olduğu düşünülen taç ve mücevher tasvirleri bulunur. İslam inancına uygun olarak, bu mozaiklerde hiçbir insan veya hayvan figürü yer almaz.

Osmanlı’nın Mavi Dokunuşu (Dış Mekân): Yapının dış cephesini kaplayan ve göz alıcı güzelliğiyle bilinen mavi-yeşil İznik çinileri ise, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 16. yüzyılda yapılan büyük bir onarım sırasında eklenmiştir. Bu çiniler, Emevî anıtına vurulmuş bir Osmanlı mührü gibidir.

 

Tarihteki Yeri ve Önemi

İlk Büyük İslam Anıtı: Kubbetü’s-Sahra, günümüze ulaşan en eski anıtsal İslam eseridir ve İslam mimarisinin kendine özgü bir kimlik bulduğu ilk başyapıttır.

Bir Semboller Binası: Bir inancın doğuşunu, diğer inançlarla olan tarihsel bağını ve bir medeniyetin estetik zirvesini aynı anda simgeleyen, son derece katmanlı bir yapıdır.

UNESCO Dünya Mirası: Kudüs Eski Şehri ve Surları’nın bir parçası olarak, 1981’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır.

Kubbetü’s-Sahra, sadece bir yapı değil; üç büyük dinin tarihinin kesiştiği, inancın mimariye dönüştüğü ve güzelliğin insanlığa ortak bir dil sunduğu, yeryüzünün en özel ve en kutsal mekanlarından biridir.