Avrupa’nın İlk Eko-Camisi: Cambridge Merkez Camii’nin Ağaç Sütunları

İngiltere’nin tarihi ve entelektüel kalbi Cambridge şehrinde, asırlık kolejlerin ve modern laboratuvarların arasında, İslam mimarisinin geleceğine dair umut veren, tamamen özgün bir yapı yükselir: Cambridge Merkez Camii. Avrupa’nın ilk “eko-camisi” olarak tasarlanan bu eser, geleneksel kubbe ve minare formlarını taklit etmek yerine, inancın ruhunu, doğaya duyulan saygıyı ve modern mimarinin zarafetini bir araya getiren devrimci bir anlayış sunar. İçine girildiğinde ziyaretçisini adeta bir ağaç ormanında karşılayan bu yapı, 21. yüzyılda bir caminin ne kadar sürdürülebilir, ne kadar estetik ve ne kadar kucaklayıcı olabileceğinin en parlak kanıtıdır.

Bir Topluluğun Vizyonu, 21. Yüzyılın Mabedi

Cambridge Merkez Camii’nin öyküsü, şehrin büyüyen Müslüman toplumunun, hem kendi ihtiyaçlarını karşılayacak hem de şehrin mimari dokusuna değer katacak, kalıcı ve anlamlı bir esere duyduğu ihtiyaçla başlar. On yılı aşkın bir sürenin sonunda, aralarında ünlü sanatçı Yusuf İslam’ın (Cat Stevens) da bulunduğu binlerce kişinin bağışıyla, 2019 yılında bu vizyon hayata geçirilmiştir.

Proje, London Eye’ın da mimarları olan Marks Barfield Architects’e emanet edilmiştir. Mimarlar, geleneksel cami klişelerini tekrarlamak yerine, İslam sanatının temelini oluşturan geometri, ışık ve doğa sevgisi gibi evrensel prensiplerden yola çıkarak, hem İslami ruha sahip hem de evrensel olarak takdir görecek bir tasarım yaratmışlardır.

Mimaride Doğa ve İnancın Buluşması

Cambridge Merkez Camii’nin tasarımı, her detayıyla “inanç ve ekoloji” felsefesi üzerine kuruludur.

“Cennet Bahçesi” Konsepti: Cami, İslam sanatında sıkça tasvir edilen “cennet bahçesi” fikrinden ilham alır. Girişteki avludan başlayarak, iç mekandaki ağaç formlarına kadar her şey, ziyaretçiye dünyevi olandan arınmış, sakin ve doğal bir vaha (“oasis”) hissi vermek için tasarlanmıştır.

Ahşap Ağaçlar Ormanı: Caminin en nefes kesici ve en ikonik özelliği, çatıyı taşıyan ve dallanarak göğe yükselen devasa ahşap “ağaç” sütunlarıdır. Sürdürülebilir kaynaklı ladin ağacından, en son mühendislik teknikleriyle üretilen bu taşıyıcılar, bir araya gelerek adeta bir ormanın tavanını oluşturur. Bu ağaçların dallarının oluşturduğu geometrik desenlerin arasından süzülen doğal ışık, içeride sürekli değişen, huzur dolu ve ruhani bir atmosfer yaratır. Bu, klasik İslam mimarisindeki “hipostil” (çok sütunlu) planın 21. yüzyıldaki en şiirsel yorumudur.

Avrupa’nın İlk Eko-Camisi: Cami, sürdürülebilirlik ilkeleriyle tasarlanmıştır ve neredeyse sıfır karbon ayak izine sahiptir. Isıtma ve soğutma için toprak kaynaklı ısı pompaları, tuvaletler ve bahçe sulaması için yağmur suyu hasadı sistemi, doğal havalandırma, bol gün ışığı kullanımı ve yeşil çatılar gibi özellikleriyle, çevreye saygılı bir mimarinin en son teknolojilerini kullanır.

Geleneksel Formlara Modern Bakış: Yapıda, geleneksel, masif bir kubbe yerine, ağaç sütunların oluşturduğu tavanın geometrisi ve tepedeki cam fenerler kubbe hissini verir. Uzun ve anıtsal bir minare yerine ise, avlunun köşesinde mütevazı ve zarif bir tuğla kule yer alır.

Bir Köprü Olarak Cami

Toplumsal Merkez: Cambridge Merkez Camii, sadece bir ibadethane değil; aynı zamanda kafesi, sergi alanları, derslikleri ve herkese açık bahçeleriyle, inancı ne olursa olsun tüm şehir halkını bir araya getiren bir buluşma noktasıdır.

Avrupa İslam Mimarîsinin Geleceği: Bu yapı, Avrupa’daki Müslüman toplumların, hem kendi kimliklerine sadık kalan hem de içinde yaşadıkları modern ve seküler toplumla diyalog kuran, özgün ve ileri görüşlü mimari eserler yaratabileceğinin en güçlü kanıtıdır.

Ödüllü Tasarım: Tamamlandığı günden bu yana, aralarında RIBA Stirling Ödülü adaylığı da bulunan sayısız prestijli mimarlık ödülü kazanarak, başarısını uluslararası alanda tescil ettirmiştir.

Cambridge Merkez Camii, inancın doğaya, geleneğin ise geleceğe saygıyla yaklaştığında ortaya çıkabilecek o muazzam güzelliğin ve uyumun bir manifestosudur.