Osmanlı’nın Kalbi, Hat Sanatının Zirvesi: Bursa Ulu Camii
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti Bursa’nın tam merkezinde, şehrin ruhani kalbi olarak yükselen Bursa Ulu Camii, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda erken dönem Osmanlı mimarisinin gücünü, hat sanatının zirvesini ve bir zaferin şükrünü bir araya getiren anıtsal bir başyapıttır. Yirmi kubbesinin altında yankılanan su sesi ve duvarlarını süsleyen devasa hat levhalarıyla bu yapı, ziyaretçilerine altı asırdır eşsiz bir manevi ve estetik deneyim sunar.
Bir Zaferin Şükrü, Bir İmparatorluğun Temeli
Caminin inşası, Osmanlı tarihinin en önemli dönüm noktalarından birine dayanır. Sultan I. Bayezid (Yıldırım), 1396 yılında Haçlı ordularına karşı kazandığı büyük Niğbolu Zaferi öncesinde, savaşı kazanırsa yirmi cami yaptırma adağında bulunur. Zaferin ardından başkent Bursa’ya döndüğünde, bu adağını nasıl yerine getireceğini alimlere danışır. Damadı ve dönemin en büyük alimlerinden Emir Sultan, yirmi ayrı cami yerine, yirmi kubbeli tek bir büyük cami yapılması tavsiyesinde bulunur. Bu dahiyane fikir üzerine, 1396-1399 yılları arasında, imparatorluğun ilk büyük selatin (sultan tarafından yaptırılan) camisi olan Ulu Cami inşa edilir.
Mimarinin Kalbindeki Huzur
Bursa Ulu Camii’nin mimarisi, Selçuklu’dan devralınan çok ayaklı ve çok kubbeli ulu cami geleneğinin Osmanlı eliyle ulaştığı zirveyi temsil eder.
Yirmi Kubbeli Plan: Dikdörtgen bir plan üzerine kurulan cami, on iki devasa kare paye (sütun) ile yirmi ayrı bölüme ayrılmış ve her bir bölüm bir kubbeyle örtülmüştür. Bu düzenli ve simetrik yapı, iç mekana hem bir anıtsallık hem de sonsuz bir derinlik hissi katar.
İç Avlu: Şadırvan ve Aydınlık Kubbesi: Caminin mimari olarak en özgün ve en çarpıcı özelliği, tam merkezinde, bir kubbenin altında yer alan büyük şadırvanıdır. Orijinalinde üstü açık bir aydınlık feneri (oculus) olan bu kubbe, içeriye gün ışığının, yağmurun ve karın girmesine izin vererek, kapalı mekana bir iç avlu kimliği kazandırırdı. Bugün camla kaplı olan bu bölümden sızan ışık, şadırvandan gelen su sesiyle birleşerek caminin kalbinde eşsiz bir huzur ve sükunet atmosferi yaratır.
Ahşap Sanatının Mucizesi: Minber: Ceviz ağacından, tek bir çivi veya yapıştırıcı kullanılmadan, kündekârî tekniğiyle yapılmış olan minber, bir ahşap sanat şaheseridir. Ustası Kündekâri Hacı Mehmed bin Abdülaziz’in imzasını taşıyan minberin asıl sırrı ise yan aynalıklarında gizlidir. Buraya işlenen kompozisyonun, gezegenlerin yörüngelerini de içeren bir Güneş Sistemi tasviri olduğu kabul edilir. Bu, 14. yüzyıl için inanılmaz bir bilimsel ve felsefi derinliğin sanata yansımasıdır.
Duvarları Konuşan Cami: Hat Sanatının Başkenti
Bursa Ulu Camii’ni dünya çapında eşsiz kılan en önemli özelliği, duvarlarını süsleyen anıtsal hat levhalarıdır. Cami, adeta bir hat sanatları müzesi gibidir.
Farklı dönemlerde, 41 ayrı hattat tarafından yazılmış 192 adet hat levhası ve duvar yazısı bulunur. Bu yazılar arasında ayetler, hadisler, Esmaü’l-Hüsna (Allah’ın 99 ismi) ve hikmetli sözler yer alır.
Özellikle payelerin üzerine yazılmış olan devasa “Vav” harfleri, caminin simgesi haline gelmiştir. Bu harf, Allah’ın birliğini (Vahid) ve insanın anne karnındaki pozisyonunu simgeleyerek, yaradana karşı olan acziyetini ve teslimiyetini ifade eder.
Bu hat eserleri, camiyi sadece bir ibadet mekanı olmaktan çıkarıp, duvarları zikreden, harflerin dile geldiği yaşayan bir sanat galerisine dönüştürür.
Osmanlı’nın Ruhundaki Yeri
Payitaht Camii: Osmanlı’nın ilk başkentinin en büyük ve merkezi camisi olarak, devletin kuruluş ruhunu ve gücünü simgeler.
Manevi Merkez: Hacı Bayram-ı Veli’den Akşemseddin’e, Mevlid’in yazarı Süleyman Çelebi’den Molla Fenari’ye kadar birçok İslam alimine ve mutasavvıfına ev sahipliği yapmış, asırlardır Bursa’nın manevi kalbi olmuştur.
Bursa Ulu Camii, suyun sesiyle harflerin sessizliğini birleştiren, bir imparatorluğun doğuşuna tanıklık etmiş ve altı asırdır milyonlarca insanın inancına kucak açmış, Türkiye’nin en önemli manevi ve kültürel hazinelerinden biridir.
Konum
Osmangazi, Bursa, Türkiye
İnşa Yılı
1396 - 1399, Osmanlı Sultanı I. Bayezid (Yıldırım) tarafından.
Mimar
Mimarının kim olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, ahşap minberin ustası Kündekâri Hacı Mehmed bin Abdülaziz'dir.
İlginç Bilgi
Ceviz ağacından kündekârî tekniğiyle yapılmış minberinin yan aynalıklarında, 14. yüzyıl astronomi bilgisiyle Güneş Sistemi'nin ve galaksilerin işlendiği bir kompozisyon bulunur. Bu, bilim, sanat ve inancın eşsiz bir birleşimidir.
Ziyaret Saatleri
Cami, ibadete açık olduğundan namaz vakitleri haricinde her gün ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. Yoğun bir ibadet ve ziyaret trafiği olduğu için özellikle öğle ve ikindi namazı vakitleri dışında ziyaret edilmesi tavsiye edilir.