Boğaz’ın Kıyısındaki Milli Mimari İncisi: Bebek (Hümayun-u Âbâd) Camii

İstanbul’un en gözde semtlerinden Bebek’in o meşhur koyunda, lüks yalılar ve modern kafelerin arasında, adeta zamana meydan okuyan bir sükunet ve zarafet anıtı durur: Bebek Camii. Resmi adıyla Hümayun-u Âbâd Camii (“Sultanın Şenlendirdiği Yer”), sadece bir ibadethane değil; aynı zamanda 20. yüzyılın başlarında, bir imparatorluk kendi kimliğini yeniden ararken doğan Birinci Milli Mimari Akımı’nın en güzel ve en iyi korunmuş örneklerinden biridir. Neo-Klasik Osmanlı üslubunu yansıtan bu yapı, Boğaz’ın mavisiyle bütünleşen kesme taş cephesi ve zarif kubbesiyle, modern hayatın ortasında asil bir duruş sergiler.

Bir Vezirin Yadigârı, Bir Mimari Dehanın Dokunuşu

Bugünkü caminin yerinde, 18. yüzyılda III. Ahmed döneminde inşa edilmiş ve zamanla harap olmuş, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın yaptırdığı bir cami bulunuyordu. 20. yüzyılın başına gelindiğinde, bu eski caminin yerine yeni ve daha anıtsal bir yapı inşa edilmesi kararlaştırıldı. Bu önemli görev, Sultan II. Abdülhamid döneminin sonlarında, Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa’nın sadrazamı (başbakanı) olan Mustafa Naili Paşa’nın kızı Emine Naciye Hanım’ın vasiyeti ve Evkaf Nazırlığı’nın (Vakıflar Bakanlığı) girişimiyle, dönemin en büyük mimarlarından Mimar Kemaleddin Bey’e verildi. 1913 yılında tamamlanan cami, Mimar Kemaleddin’in dehasının ve Milli Mimari Akımı’nın ruhunun bir yansımasıdır.

Milli Mimari Akımı’nın Zarif Bir Temsilcisi

Bebek Camii, 19. yüzyılın Barok, Ampir gibi Batılı üsluplarına bir tepki olarak doğan ve Klasik Osmanlı ile Selçuklu mimarisinin formlarını yeniden yorumlayan Birinci Milli Mimari Akımı’nın tüm özelliklerini taşır.

Klasik Forma Modern Yorum: Cami, kare plan üzerine oturan tek bir merkezi kubbe ile örtülüdür. Bu plan, Mimar Sinan’ın temsil ettiği Klasik Osmanlı cami şemasının modern bir tekrarıdır. Ancak yapının oranları, pencere düzeni ve süsleme detayları 20. yüzyılın estetik anlayışını yansıtır.

Kusursuz Kesme Taş İşçiliği: Caminin dış cephesi, son derece kaliteli ve pürüzsüz bir işçilikle örülmüş küfeki taşından yapılmıştır. Bu temiz ve net taş işçiliği, yapıya hem sağlam hem de asil bir görünüm kazandırır.

Selçuklu ve Osmanlı Sentezi: Yapının süsleme detaylarında hem Selçuklu hem de Klasik Osmanlı sanatından ilhamlar görülür. Sivri kemerli pencereler, mukarnaslı mihrap ve minber, geleneksel formların modern bir dille yeniden yorumlanmasıdır.

Konuma Saygılı Tasarım: Mimar Kemaleddin, camiyi Boğaziçi’nin eşsiz dokusuna saygı duyacak şekilde, insan ölçeğinde ve zarif bir boyutta tasarlamıştır. Yapı, bulunduğu konumu ezmez, aksine onunla bütünleşerek sahil şeridini güzelleştirir.

Aydınlık İç Mekân: Caminin içi, büyük pencereler sayesinde Boğaz’ın doğal ışığıyla dolar. Bu aydınlık atmosfer, iç mekândaki kalem işi bezemelerin ve çinilerin güzelliğini daha da ortaya çıkarır. Mihrap duvarını süsleyen Kütahya çinileri, bu sade mekana renk katan en önemli unsurlardır.

İstanbul’un Kültürel Mirasındaki Yeri

Mimar Kemaleddin’in İmzası: Bebek Camii, Vakıf Hanları, Ankara Palas ve Gazi Eğitim Enstitüsü gibi anıtsal eserlere imza atmış olan büyük usta Mimar Kemaleddin’in en zarif ve en bilinen eserlerinden biridir.

Bir Akımın Temsilcisi: Birinci Milli Mimari Akımı’nın dini mimarideki en başarılı ve en estetik örneklerinden biri olarak, mimarlık tarihinde özel bir yere sahiptir.

Boğaziçi’nin Sakin Limanı: Modern ve hareketli Bebek semtinin kalbinde, hem mimari bir mücevher hem de ziyaretçilerine ve cemaatine huzur sunan sakin bir liman işlevi görür.

Bebek Camii, Boğaziçi’nin kıyısında, bir imparatorluğun son döneminde kendi öz kimliğini ve sanatını yeniden bulma çabasının ne kadar zarif ve kalıcı sonuçlar doğurabileceğinin en güzel kanıtıdır.