Selçuklu Gücü ve Safevî Zarafetinin Buluştuğu Mabet: Kazvin Cuma Camii

İran’ın tarihi Kazvin şehrinin kalbinde, bin yılı aşkın bir süredir şehrin dini ve sosyal hayatına tanıklık eden, duvarlarında farklı hanedanların izlerini taşıyan anıtsal bir yapı yükselir: Kazvin Cuma Camii (Mescid-i Cuma). Bu eser, tek bir dönemde inşa edilmiş yekpare bir anıt değil; Büyük Selçukluların sade ve heybetli gücünü, Moğol istilasının yıkımını ve Safevîlerin incelikli ve renkli sanat zevkini aynı avluda buluşturan, yaşayan bir tarih kitabıdır. Devasa Selçuklu kubbesi ve göz alıcı Safevî çinileriyle bu cami, İran mimarisinin farklı dönemleri arasında görsel bir diyalog kuran eşsiz bir mimari hazinedir.

Harun Reşid’den Safevîlere Uzanan Bir Öykü

Kazvin Cuma Camii’nin kökenleri, rivayete göre 9. yüzyılın başlarında, Abbasi Halifesi Harun Reşid’in emriyle inşa edilen bir mescide kadar uzanır ve bu onu İran’ın en eski camilerinden biri yapar. Ancak caminin bugünkü kimliğini şekillendiren ve en önemli anıtsal parçasını oluşturan dönem, 11-12. yüzyıllardaki Büyük Selçuklu İmparatorluğu’dur. Selçuklular, 12. yüzyılın başlarında, caminin güneyine, İslam mimarisinin en büyük ve en güzel tuğla kubbelerinden birini inşa etmişlerdir.

13. yüzyıldaki Moğol istilası sırasında caminin büyük bir bölümü yıkılmış, ancak bu devasa Selçuklu kubbesi bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştır. Daha sonraki dönemlerde, özellikle de Kazvin’i başkent yapan Safevîler hanedanı zamanında cami, büyük bir onarım ve yeniden inşa sürecine girmiştir. Safevîler, avlunun etrafındaki eyvanları inşa ederek ve onları kendi imzaları olan göz alıcı çinilerle kaplayarak, camiye bugünkü muhteşem görünümünü kazandırmışlardır.

Mimaride Farklı Çağların Diyaloğu

Kazvin Cuma Camii’nin avlusunda durmak, adeta farklı mimari dönemlerin bir arada sergilendiği bir açık hava müzesinde durmak gibidir.

Selçuklu Dehası: Güney Kubbesi: Caminin en eski ve en etkileyici bölümü, mihrabın önünde yükselen devasa tuğla kubbedir (maqsura). İsfahan Cuma Camii’ndeki Nizâmülmülk kubbesiyle çağdaş olan bu yapı, Selçuklu mühendisliğinin ve estetik anlayışının bir şaheseridir. Sadece tuğla kullanılarak inşa edilen bu devasa kubbe, süslemeden arınmış, yalın güzelliğiyle Selçukluların sade ve heybetli gücünü simgeler.

Dört Eyvanlı Planın Evrimi: Cami, İran mimarisinin klasiği olan dört eyvanlı plana sahiptir. Ancak bu eyvanlar, farklı dönemlerin sanatını yansıtır. Güneydeki ana eyvan ve arkasındaki kubbe Selçuklu döneminin ağırbaşlılığını taşırken, batı eyvanı ve avlunun diğer kısımları Safevî sanatının canlılığını ve renkliliğini sergiler.

Safevî Sanatının Parıltısı: Caminin en göz alıcı kısımları, 16. yüzyılda Safevîler tarafından eklenen çinilerdir. Özellikle batı eyvanının cephesini ve minareleri kaplayan lacivert, firuze, sarı ve beyaz renklerdeki bitkisel ve geometrik desenli çiniler, Safevî sanatının zirve örneklerindendir. Bu renkli ve canlı süslemeler, Selçukluların sade tuğla mimarisiyle muhteşem bir tezat oluşturur.

Kazvin’in Tarihi Kalbi

Şehrin Merkezi: Bin yılı aşkın bir süredir Kazvin’in en büyük ve en önemli Cuma Camisi olarak, şehrin dini ve sosyal hayatının merkezi olmuştur.

Mimari Bir Belge: Selçuklu gücünü, Moğol yıkımını ve Safevî zarafetini aynı yapıda barındırmasıyla, şehrin ve İran tarihinin en önemli dönüm noktalarının canlı bir tanığıdır.

Kazvin Cuma Camii, bir yapının nasıl farklı medeniyetlerin eliyle yoğrularak, her dönemden bir parça taşıyan, zengin ve katmanlı bir kimliğe bürünebileceğinin en güzel ve en etkileyici örneklerinden biridir.