Yerin Altındaki Mabet: Sancaklar Camii

İstanbul’un merkezinin karmaşasından uzakta, Büyükçekmece’nin kırsal peyzajı içinde, ilk bakışta kendini belli etmeyen, gösterişten ve anıtsallıktan bilinçli olarak kaçınan, toprağın içine alçakgönüllülükle yerleşmiş bir yapı bulunur: Sancaklar Camii. Geleneksel cami mimarisinin kubbe, avlu ve minare gibi tüm bildik formlarını yeniden yorumlayan bu eser, bir ibadethaneden çok, ziyaretçisini dünyanın gürültüsünden arındırıp, inancın en saf, en yalın ve en öz haliyle buluşturan bir tefekkür ve inziva mekanıdır. Dünyanın en prestijli mimarlık ödüllerini kazanan bu yapı, 21. yüzyılda bir caminin nasıl olabileceğine dair verilmiş en cesur ve en anlamlı cevaplardan biridir.

Modern Zamanlarda Öz’e Dönüş Arayışı

Sancaklar Vakfı tarafından yaptırılan ve Mimar Emre Arolat’ın imzasını taşıyan cami, 2012 yılında tamamlanmıştır. Caminin tasarım felsefesi, İslam’ın doğuşundaki o ilk, en saf ruhu yakalama arayışına dayanır. Mimar, süslü ve anıtsal camilerin insanı ibadetin özünden uzaklaştırabileceği fikrinden yola çıkarak, tüm dikkatini sadece Allah ile kul arasındaki o mahrem bağa odaklayan bir mekan yaratmayı hedeflemiştir. Bu hedefin en büyük ilham kaynağı ise, Hz. Muhammed’e ilk vahyin geldiği, sadeliğin ve tefekkürün simgesi olan Hira Mağarası’dır.

Mimari Bir Mağara Deneyimi

Sancaklar Camii’ne yapılan ziyaret, geleneksel bir camiye girmekten çok, ruhani bir yolculuğa çıkmaya benzer.

Toprağın Derinliklerine Yolculuk: Cami, bir tepenin yamacına, araziyle tam bir bütünlük içinde, kademeli olarak toprağın altına inecek şekilde tasarlanmıştır. Dışarıdan bakıldığında görünen tek şey, araziyi yaran taş duvarlar, sade bir avlu ve yeryüzünden yükselen dikdörtgen bir prizma şeklindeki minaredir. Ziyaretçi, taş basamaklardan aşağıya doğru inerken, dış dünyanın karmaşasını ve gürültüsünü yavaş yavaş geride bırakır.

Hira Mağarası Metaforu: Caminin ana ibadet mekanı, adeta modern bir mağarayı andırır. Brüt beton tavan, yığma taş duvarlar ve sade ahşap unsurlar, son derece minimalist ve güçlü bir atmosfer yaratır. Burada hiçbir süsleme, hiçbir çini, hiçbir hat yazısı dikkati dağıtmaz. Tek odak noktası, kıble duvarı ve oradan sızan ışıktır.

Işığın ve Gölgenin Oyunu: Caminin en etkileyici unsurlarından biri, ışığı kullanma biçimidir. Kıble duvarı, dışarıdaki gün ışığını içeriye ince yarıklar halinde süzen, dramatik bir tasarıma sahiptir. Işık, sadece mekanı aydınlatmakla kalmaz, aynı zamanda ibadet edenlerin üzerine düşerek, onlara ruhani ve sürekli değişen bir atmosfer sunar.

Gelenekselin Yeniden Yorumu: Sancaklar Camii, geleneksel cami unsurlarını yok saymaz, onları özüne sadık kalarak yeniden yorumlar. Minare, “buradayım” diyen bir işaret taşıdır. Mihrap, kıble duvarındaki basit bir niştir. İbadet mekanı, kadın ve erkeğin aynı ferah alanda, basit bir paravanla ayrılarak namaz kıldığı, eşitlikçi bir anlayışı yansıtır.

Dünya Mimarisindeki Yeri ve Önemi

Uluslararası Ödüllerin Sahibi: Sancaklar Camii, 2013 yılında Dünya Mimarlık Festivali’nde (WAF) “Yılın Dini Yapısı” ödülünü, 2018’de ise Royal Institute of British Architects (RIBA) tarafından verilen Uluslararası Mükemmellik Ödülü’nü kazanarak, dünya mimarlık sahnesindeki önemini tescil ettirmiştir.

Modern Cami Tartışmasında Bir Kilometre Taşı: Bu yapı, “modern cami mimarisi” üzerine yapılan küresel tartışmalarda bir referans noktası haline gelmiştir. Bir ibadethanenin, tarihi formları taklit etmeden de derin bir maneviyata ve ruha sahip olabileceğinin en güçlü kanıtıdır.

Sancaklar Camii, bir yapıdan öte, mimarinin felsefe ve inançla buluştuğu, insanı özüne dönmeye davet eden güçlü bir deneyimdir. O, modern dünyanın ortasında, sadeliğin ve sükunetin ne kadar etkileyici olabileceğinin sessiz ama bir o kadar da ilham verici kanıtıdır.