Beyoğlu’nun Karmaşasındaki Sakin Liman: Kamer Hatun Camii
İstanbul’un hiç uyumayan kalbi İstiklal Caddesi’ne sadece birkaç adım mesafede, Tarlabaşı Bulvarı’nın kenarında, etrafını saran modern binaların ve dinamik şehir hayatının ortasında, asırlardır sükunetle ayakta duran bir yapı bulunur: Kamer Hatun Camii. Bir sultan veya paşa tarafından değil, bir saray hanımefendisinin hayratı olarak inşa edilen bu eser, Beyoğlu’nun cosmopolit dokusu içinde mütevazı bir varlık gösterse de, barındırdığı tarih ve temsil ettiği vefa ile semtin en değerli manevi duraklarından biridir.
Bir Saray Hanımefendisinin Vefası ve Mirası
Kamer Hatun Camii’nin öyküsü, Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü padişahlarından biri olan Yavuz Sultan Selim dönemine, 16. yüzyılın başlarına uzanır. Rivayete göre Kamer Hatun, Yavuz Sultan Selim’in süt annesi veya sarayında hizmet eden, padişahın büyük saygı ve sevgi duyduğu bir hanımefendiydi. Padişah, kendisine olan minnetini göstermek için bu araziyi Kamer Hatun’a hediye etmiştir. Kamer Hatun da bu değerli araziye, kendi adını taşıyacak bir mescit, bir çeşme ve bir de sıbyan mektebi (ilkokul) inşa ettirerek, padişahın lütfunu kalıcı bir hayır eserine dönüştürmüştür. İlk olarak 1514 yılında ahşap olarak inşa edilen bu yapı, bir saray hanımının vefasını ve hayırseverlik ruhunu günümüze taşır.
Zamanın ve Yangınların Tanığı
Tarihi boyunca Beyoğlu’nda çıkan büyük yangınlardan ve zamanın yıpratıcı etkisinden nasibini alan orijinal ahşap mescit, ne yazık ki günümüze ulaşamamıştır. Yapı, farklı dönemlerde onarımlar görmüş ve en sonuncusu Sultan II. Abdülhamid döneminde olmak üzere, 19. yüzyılda bugünkü kagir (taş) yapısıyla adeta yeniden inşa edilmiştir. Bu nedenle bugünkü cami, 16. yüzyıldan kalma bir temelin üzerinde yükselen, 19. yüzyıl sonu estetiğini yansıtan bir mimariye sahiptir.
Mütevazı ve İşlevsel Mimari: Cami, kare planlı ve tek kubbeli, son derece sade ve işlevsel bir tasarıma sahiptir. Dış cephesi kesme taştan yapılmış olup, büyük süslemelerden arındırılmıştır. Bu sadelik, caminin Beyoğlu’nun hareketli dokusu içinde bir sükunet noktası olma işlevini pekiştirir.
Aydınlık İç Mekân: Caminin içi, büyük pencereleri sayesinde oldukça aydınlıktır. Kubbe ve duvarlardaki kalem işi bezemeler, sade iç mekana zarif bir renk katmaktadır.
Tek Minareli Duruş: Yapının köşesinde yükselen tek şerefeli taş minaresi, caminin mütevazı ama asil kimliğini tamamlar.
Beyoğlu’nun Manevi Sığınağı
Tarihi Bir İz: Kamer Hatun Camii, bugün daha çok kiliseleri, konsoloslukları ve 19. yüzyıl apartmanlarıyla bilinen Beyoğlu semtindeki en eski Müslüman anıtlarından biridir. Bu özelliğiyle, bölgenin çok katmanlı tarihinin önemli bir parçasıdır.
Bir Vefa Örneği: Bir padişahın süt annesine olan saygısını ve o hanımefendinin bu saygıya hayırla karşılık vermesini anlatan hikayesi, camiye derin bir manevi anlam katar.
Sakin Bir Kaçış Noktası: İstiklal Caddesi’nin ve Tarlabaşı’nın yoğun temposundan bunalanlar için, birkaç adımda ulaşılabilen, sakin ve huzurlu bir sığınak işlevi görür.
Kamer Hatun Camii, büyük kubbeleri veya anıtsal avlularıyla değil; Beyoğlu’nun kalbinde beş asırdır yaşattığı mütevazı varlığı, anlamlı hikayesi ve sunduğu huzurlu atmosfer ile ziyaretçilerinin kalbinde özel bir yer edinir.
Konum
Beyoğlu, İstanbul, Türkiye
İnşa Yılı
Orijinal ahşap mescit 1514 (Yavuz Sultan Selim dönemi). Bugünkü kagir yapı 19. yüzyıl sonu (Sultan II. Abdülhamid dönemi).
Mimar
Mimarının kim olduğu bilinmemektedir.
İlginç Bilgi
Cami, adını Yavuz Sultan Selim'in süt annesi veya sarayında hizmetkarı olan Kamer Hatun'dan alır. Padişahın hediye ettiği araziye yaptırılan bu eser, bir vefa ve hayırseverlik öyküsünün anıtıdır.
Ziyaret Saatleri
Cami, ibadete açık olduğundan namaz vakitleri haricinde her gün ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. Tarlabaşı Bulvarı üzerinde, İstiklal Caddesi'ne çok yakın bir konumdadır.