Anadolu’nun Mimari Muamması: Niğde Sungur Bey Camii
Niğde’nin tarihi merkezinde, alışılmış Selçuklu ve Beylikler dönemi camilerinin formlarından keskin bir şekilde ayrılan, adeta farklı dünyalardan gelmiş mimari unsurları bir araya getiren melez ve esrarengiz bir yapı durur: Sungur Bey Camii. Gotik katedralleri andıran pencereleri, Selçuklu sanatının en rafine örneklerini sunan taş işçiliği ve Mısır Memlük sanatından izler taşıyan minareleriyle bu cami, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda 14. yüzyıl Anadolu’sunun ne kadar kozmopolit ve kültürel etkileşimlere açık olduğunun taştan bir manifestosudur.
Bir Valinin Eklektik Mirası
Caminin tarihi, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışının ardından bölgede Moğol (İlhanlı) hakimiyetinin sürdüğü bir döneme, 14. yüzyılın başlarına tarihlenir. Cami, şehrin İlhanlı valisi olan Seyfeddin Sungur Ağa tarafından 1335 yılında inşa ettirilmiştir. Sungur Bey’in Mısır Memlük Sultanlığı ile olan yakın ilişkileri ve o dönemde Anadolu’nun Doğu ile Batı arasında bir kavşak noktası olması, caminin neden bu kadar farklı mimari üslupları bir araya getirdiğini açıklayan en önemli ipuçlarıdır. Cami, tarihi boyunca geçirdiği büyük yangınlar ve depremler nedeniyle önemli değişikliklere uğramış, özellikle özgün çatı sistemi ve iç mekanı bugünkü halinden çok farklı bir görünüme sahip olmuştur.
Stillerin Cesur Buluşması
Sungur Bey Camii’ni bir mimari bilmeceye dönüştüren şey, farklı coğrafyalardan ve kültürlerden gelen unsurları cesurca bir araya getirmesidir.
Gotik Pencereli Doğu Taçkapısı: Caminin en şaşırtıcı ve en çok konuşulan bölümü, doğu cephesindeki anıtsal giriş kapısıdır (taçkapı). Bu cephe, geleneksel Selçuklu mukarnasları ve geometrik bordürleriyle süslenmişken, kapının iki yanında yükselen pencereler adeta bir Avrupa katedralinden alınmış gibidir. Gotik üsluptaki sivri kemerleri, gül penceresini (rozet) andıran dairesel formu ve incecik taş kafes işçiliği (ajur), onu Anadolu-Türk mimarisi içinde tek ve rakipsiz kılar. Bu özelliklerin, Haçlı Seferleri aracılığıyla Suriye üzerinden Anadolu’ya ulaşan mimari etkilerin bir yansıması olduğu düşünülmektedir.
Klasik Selçuklu Kuzey Taçkapısı: Doğu kapısının aksine, kuzeydeki taçkapı daha geleneksel bir Selçuklu üslubundadır. Bu durum, caminin tasarımında bilinçli bir stil çeşitliliğine gidildiğini gösterir.
Memlük Esintili Minareler: Doğu cephesinin iki köşesinde yer alan ve orijinalinde çift olduğu düşünülen minare kaideleri, Mısır Memlük mimarisinin özelliklerini yansıtan detaylara sahiptir.
Değişen İç Mekân: Orijinalinde muhtemelen ahşap direkler üzerinde düz bir çatıya sahip olduğu düşünülen caminin iç mekanı, geçirdiği büyük yangın sonrası bugünkü üç nefli (sahınlı) ve çapraz tonozlu haline dönüştürülmüştür. Bu onarım, yapının özgün iç atmosferini değiştirmiş olsa da ayakta kalmasını sağlamıştır.
Anadolu Mimarisindeki Yeri ve Önemi
Eklektik Mimarinin Zirvesi: Sungur Bey Camii, farklı mimari stilleri bilinçli bir şekilde bir araya getiren “eklektik” (seçmeci) anlayışın Anadolu’daki en önemli ve en erken örneğidir.
Kültürel Etkileşimlerin Anıtı: Yapı, 14. yüzyılda Selçuklu, Moğol, Memlük ve Haçlı (Avrupa) kültürleri arasındaki karmaşık ilişkilerin ve sanatsal alışverişin somut bir kanıtıdır.
Mimari Bir Bilmece: Gotik unsurların bir camide nasıl ve neden kullanıldığı, sanat tarihçileri arasında hala tartışılan bir konudur. Bu gizem, camiyi daha da çekici kılar.
Niğde Sungur Bey Camii, ziyaretçisine sadece bir tarihi yapı gezme deneyimi sunmaz; aynı zamanda onu farklı medeniyetlerin dillerini çözen bir dedektif gibi pencerelerini, kapılarını ve taşlarını okumaya davet eden, sürprizlerle dolu, entelektüel bir macera vaat eder.
Konum
Niğde, Türkiye
İnşa Yılı
1335, İlhanlı Valisi Seyfeddin Sungur Ağa tarafından.
Mimar
Mimarının kim olduğu bilinmemektedir.
İlginç Bilgi
Doğu cephesindeki anıtsal kapısı (taçkapı), Selçuklu taş işçiliğini, Gotik katedralleri andıran pencere ve kemer formlarıyla birleştiren, Anadolu-Türk mimarisindeki en sıradışı ve eklektik (karma) tasarımlardan birine sahiptir.
Ziyaret Saatleri
Cami, ibadete açık olduğundan namaz vakitleri haricinde her gün ücretsiz olarak ziyaret edilebilir. Genellikle sabah 09:00 ile akşam ezanı öncesi saatler arasında ziyarete uygundur.