Anadolu’nun Ahşap Sarayı: Beyşehir Eşrefoğlu Camii

Konya’nın sakin ve huzurlu ilçesi Beyşehir’in kalbinde, gölün maviliğine komşu, eşi benzeri olmayan bir ahşap saray durur. Dışarıdan bakıldığında sade bir Selçuklu yapısı gibi görünen Beyşehir Eşrefoğlu Camii, kapısından içeri adım atıldığı anda ziyaretçisini bambaşka bir aleme taşır. Burası, taşın değil, ağacın konuştuğu, ahşabın bir ibadethaneye nasıl ruh verdiğinin en anıtsal kanıtıdır. 2023 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren bu yapı, Anadolu’daki ahşap direkli camilerin en büyüğü ve en görkemlisidir.

Bir Beyliğin İnanç ve Sanat Mührü

Takvimler 13. yüzyılın sonlarını, Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıfladığı ve Anadolu’da beyliklerin bir bir filizlendiği bir dönemi gösterir. Bu beyliklerden biri olan Eşrefoğulları’nın kurucusu Seyfeddin Süleyman Bey, Beyşehir’i başkent yapmış ve buraya ölümsüz bir eser bırakmak istemiştir. 1296-1299 yılları arasında inşa edilen cami, Süleyman Bey’in adıyla anılır ve onun hem inancının hem de sanata olan derin saygısının bir ifadesidir. Yaklaşık 700 yılı aşkın bir süredir neredeyse hiç bozulmadan ayakta kalması, yapımında gösterilen dehanın ve ustalığın en büyük ispatıdır.

Ağacın Zirve Yaptığı Mimari

Eşrefoğlu Camii’ni eşsiz kılan, mimarisinde ahşabın bu denli ustaca ve anıtsal bir biçimde kullanılmasıdır.

Ahşap Sütunlar Ormanı: Caminin ibadet mekanına girdiğinizde, sizi sedir ağacından yapılmış 48 adet devasa ahşap sütun karşılar. Bu sütunlar, sanki gökyüzüne uzanan bir ormanın içindeymişsiniz hissi verir. Her bir sütunun başlığı, (mukarnas) inanılmaz bir oyma işçiliğine sahiptir. Yüzlerce yıldır dimdik ayakta duran bu sütunlar, mekana sıcak ve organik bir doku kazandırır.

Kündekârî Sanatının Şaheseri: Minber: Caminin ceviz ağacından yapılan minberi, çivi veya yapıştırıcı kullanılmadan, tamamen birbirine geçen ahşap parçalarla (kündekârî) oluşturulmuştur. Üzerindeki geometrik ve bitkisel desenlerin inceliği, Selçuklu ahşap oymacılığının ulaştığı zirveyi gözler önüne serer. Bu minber, Anadolu’daki en güzel ve en iyi korunmuş örneklerden biridir.

Kalem İşi Süslemeler: Caminin tavanı, konsolları ve kirişleri, kök boyalarla yapılmış rengarenk kalem işi bezemelerle süslüdür. Bitkisel motifler, geometrik desenler ve yazılar, ahşabın sıcaklığıyla birleşerek içeride görsel bir şölen yaratır.

Mimari Deha: Karlık (Kar Kuyusu): Caminin tam ortasında, üstü açık bir tepe penceresinin altında, “karlık” veya “buzluk” adı verilen bir havuz bulunur. Bu deha ürünü sistemin iki önemli işlevi vardı: Birincisi, kışın bu havuza doldurulan kar, yavaş yavaş eriyerek caminin içindeki ahşap sütunların ihtiyacı olan nemi sağlar ve çatlamalarını önlerdi. İkincisi ise, tepedeki açıklık caminin aydınlatılmasına ve havalandırılmasına yardımcı olurdu. Bu sistem, ahşap malzemenin yüzyıllarca nasıl ayakta kalabildiğinin sırrıdır.

Çinili Mihrap: Ahşabın hakim olduğu bu yapıda, mihrap bölümü göz alıcı bir tezat oluşturur. Turkuaz, lacivert ve beyaz renkli mozaik çinilerle süslenmiş mihrap, Selçuklu çini sanatının en güzel örneklerinden biridir ve caminin odak noktasını oluşturur.

Yaşayan Bir Dünya Mirası

Eşrefoğlu Camii’nin önemi, sadece bir tarihi eser olmasından gelmez.

Eşsiz Bir Gelenek: Orta Asya’dan gelen ahşap direkli cami geleneğinin Anadolu’daki en anıtsal ve en iyi korunmuş örneğidir.

Ahşap Sanatları Müzesi: Kündekârî minberi, oyma sütun başlıkları ve kalem işi süslemeleriyle adeta bir ahşap sanatları müzesi gibidir.

Sürdürülebilir Mimari: Ortasındaki “karlık” sistemi, doğal malzemeyi korumak için geliştirilmiş, döneminin çok ötesinde, sürdürülebilir bir mimari anlayışını yansıtır.

UNESCO Tescili: 2023 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak tescillenmesi, onun sadece Türkiye için değil, tüm insanlık için evrensel bir değer taşıdığını kanıtlamıştır.

Beyşehir Eşrefoğlu Camii, taşın egemen olduğu Selçuklu mimarisine ahşabın sıcaklığı ve zarafetiyle meydan okuyan, ziyaretçisine hem ruhani bir huzur hem de sanatsal bir hayranlık sunan, Anadolu’nun gizli kalmış en büyük hazinelerinden biridir.